Türk karikatürünün öncülerinden.(İstanbul’da doğdu.1882,Ölüm tarihi ve yeri: 9 Nisan 1950, İstanbul İstanbulda öldü.)
Adı Mehmet Cemil Cem olan sanatçı, karikatürlerini Cem imzasıyla çizdi. Asker doktorlardan Cemal Paşa’nın oğludur. 1901 yılında Vefa İdadisi’ ni bitirdi. Aynı yıl hukuk öğrenimine başladı ve aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı Şehbenderlik Kalemi’nde görev aldı, 1903 yılında ise Nis-Tulon Başşeh-benderlikViskon-solosluğu ve Kançılaryasında çalıştı. Yeteneği, Paris Sefiri Salih Münir Paşa’nın ilgisini çekince, paşa maiyetine verilmesini Babıali’den istedi. Paris Sefarethanesi’ndeki görevi sırasında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ ne devam eden Cem, 1909 yılında Viyana, 1910 yılında Roma Sefaret kâtipliklerinde çalıştı. Ailevi nedenlerden aynı yıl Türkiye’ye döndü.
Paris’te görevliyken İstanbul’da yayınlanan Kalem Dergisi’ne gönderdiği karikatürler ilgi görünce, bu dergiye sürekli karikatür çizmeye başladı. Yurda dördüğünde ise kendi adıyla bir mizah dergisi çıkardı. Cem, Cemil Cem’in karikatürlerinin yanı sıra Refik Halid Karay’ın yazılarıyla ilgi gören bir haftalık dergi oldu. Kendi deyimiyle yalnız İstanbul’da 12 binin üstünde bir tiraja ulaştı. Dönemin yöneticileri Cem’in eleştirel tutumunu hoş karşılamadılar ve başyazarı Refik Halid Karay’ı dergiyi kapatmakla tehdit ettiler. İlk sayısı 1910 yılında çıkan dergi 1912 yılında 43. sayısında kapandı. Cem Dergisi ikinci kez Cumhuriyet döneminde yayınlanmaya başladı. 1927’de başlayan ikinci yayın hayatında başyazarlığı Orhan Seyfi üstlendi. İlk sayısında Cemil Cem, karikatürü yüzünden mahkemeye verildi. Ancak 1929′ da aklanabildi ve
yayın yaşamından çekilerek özel olarak karikatür ve resim çalışmalarını sürdürdü.
Cemil Cem, edebiyat, felsefe ve sosyoloji alan-larına merakı olan avnı zamanda tarımla da ilgilenen bir insandı. Aile çiftliğini kendisi yöneten sanatçı, tabiatla içice yaşamaktan hoşlanıyordu.
Cemil Cem, derginin kapanışı üzerine düşüncelerini ve amaçlarını şöyle dile getirir: “Dilimin döndüğü kadar, büyük halaskara (Atatürk’e) sonsuz minnet ve şükran duygularımı ifadeye çalışırken, arzuladığım birkaç resim yapabildim sanırım. Mecmuaların bugün revaçta olan tutumunda ne mem* leket için bir fayda, ne de sanat ihtiyacını tatmin edici yükselme görmediğim için, ilme gidememiş olanlara faydalı bilgileri eriştirecek, memleket servetini ve istihsalatını artıracak bir (Vulgarisation) mecmuası yayınlamak istiyorum. Aynı amaca yönelik olarak (Ecnebi Memleketlerde Ziraat) adıyla 1931 yılında Fransa’da yayınlanan bir eseri tercüme ettim.”
Cemil Cem Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi, bugün Mimar Sinan Üniversitesi) müdürlük de yapmıştır. 1921 yılında başlayan müdürlüğü asıl geçim kaynağı olan çiftlik işlerini aksatınca, 3 yıldan fazla sürdürdüğü bu görevinden ayrıldı. 9 Nisan 1950 yılında da İstanbul’da kalp hastalığından öldü. II.Meşrutiyet döneminde başladığı karikatür çalışmalarını Cumhuriyet döneminde de sürdüren ve çağdaş karikatür ustalarımızın ilklerinden olan
Cemil Cem’in karikatürleri gerçekçi çizgilere yaslanır, özellikle portre karikatürlerinde başarı kazanmıştır. Karikatürü başlı başına bir sanat olarak niteler: “Karikatürü çarpık çizgi sanatı sanıyorlar! Ne kadar yanlış bir görüş. Karikatürü bir benzetmeyle şöyle yorumlamak mümkün. Maksim Gorki’ye göre her insanda çift hüviyet vardır. Biri gerçekleri görür, ötekisi komiklik ruhunun gizlendiği karakteri yapma eğilimidir. Birbirine zıt olan bu çifte şahsiyet içinde insan, bazan ruhundaki gizli olan kaba ve gülünç tarafları, ciddi bir görünüşle saklamak ister. Fakat bir gün herhangi bir unsur veya hadisenin tesiriyle komik ruh, dış hatlarda belirgin hale gelir. Çehrede tavır, hareket ve jestler adeta resimleşir. İşte karikatür bu ruhu yakalamak, olaylar içerisindeki anlamını kavramak, bir kelime ile bu ruhu çizmek sanatıdır.”