Türk yazarı. Edebiyatın pek çok dalında ürün verdiyse de, öyküleri ve batı anlamındaki romanın ilk yetkin örnekleri olan, yapıtlarıyla tanınır.İstanbul’da Eyüp’te doğdu ve Yeşilköy’de öldü.
Asıl adı Mehmet Halit Ziyaeddin’ dir. Babası Uşaklı Helvacı zadeler ailesinden, halı ticaretiyle uğraşan Hacı Halil Efendi. Annesi Behiye Hanım’dır. Halit Ziya’nın çocukluğu çeşitli dadıların bakımında geçmiştir. Bu kadınlar iledire öykülerinde, dadı, halayık gibi tiplemeleri doğru saptamasını sağlayacaktır. Eyüp’ ten kendi evlerinin yapıldığı Saraçhanebaşı’na göçen aile Halit Ziya’yı Mercan Mahalle Okulu’na verir. Ancak okumayı çabuk söken Halit Ziya, evlerine epey uzak olan bu okula gitmekten hoşlanmaz ve hastalık bahane ederek okulunu aksatır. Evlerinin tam karşısına açılan ve daha çağdaş bir eğitim veren okula, kendi kendine yazılan Halit Ziya, bir yıl sonra da Fatih Askeri Rüştiyesi’ni beğenir ve yine kendi kendine oraya yazılır. Aile bu okuldaki başarısı karşısında ses çıkarmaz.
Halit Ziya’nın ailesi okuma yazmaya meraklı bir ailedir. Akşamları eşr dost toplantılarında gazete ve kitap okunur. Bu görevi üstlenen Halit Ziya, bir süre sonra bir okuma tutkunu oldu. Hatta ders dışı kitapların çokluğundan endişe eden babası kitaplarını yaktı, ama Halit Ziya’nın okuma tutkusu sürdü. Babasının ticaret işlerinin bozulması üzerine Halit Ziya, ailesiyle birlikte İzmir’e göçtü (1878). Dedesinin kararıyla İzmir’in en büyük Türk o-kulu olan Rüştiye’ye gitmeye başladı. Bir süre yabancı bir avukattan Fransızca dersleri alarak gitmek istediği Mechitariste’ye hazırlandı. Avusturyalı Katolik rahiplerin yönettiği bu okulun tek Türk öğrencisi olarak Mechitariste’de okudu ve 17 yaşında okulun zorunlu olmayan son sınıfından ayrıldı. Babasının yanında çalışmaya başladı.
Mustafa Nihat özön’e göre Halit Ziya’nın ilk yayınlanan yazısı Hazinei Evrak’ta çıkan “Deniz Danası ve Morsları” başlıklı çeviridir (3 Mart 1883). Babasından aldığı küçük bir ücreti İngilizce derslerine ve kitaplara yatıran Halit Ziya, bu konuda annesinden de teşvik gördü, onun parasal yardımıyla yabancı romanlardan oluşan bir kitaplık düzenledi. Arkadaşları Tevfik Nevzat ve Hakkı Efendi’yle Ubeydullah Efendi’nin de yardımlarıyla İzmir’in ilk özel günlük gazetesini kurdu: Nevruz (1884). Bu gazetede çeviri romanlarını Demirhane Müdürü (Georges Ohnet) tefrika etti. Öykü ve özsözler yayımladı. Hariciye’de (Dışişleri Bakanlığı) bir görev almak amacıyla İstanbul’a gittiyse de bu yolculuk yalnızca yayıncı Ebüzziya Tevf ik Bey ile tanışmasına ve bir Fransız Edebiyatı Tarihi yazması sipariş almasına yaradı. Garptan Şarka Seyyalel Edebiye adını taşıyan bu kitap Halit Ziya İstanbul’ dan ayrıldıktan sonra basıldı: 1885.
izmir’e dönüşünde Rüştiye Fransızca öğretmenliğinde ve Osmanlı Bankası ‘nda görevlendirildi. Arkadaşı Tev-fik Nevzat’la Hizmet ve Ahenk gazetelerini kurdu. Romanı Sefile’yi ve Mensur Şiirleri Hizmet’te tefrika etmeye başladı. Sefile’nin yayınlanmasını sansür yarım bıraktırdı. Hizmet’te Nemide, Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası adlı uzun öykü ve romanları yayınlanan Halit Ziya bu yılları “üslup ve öykülemede gelişim yılları” olarak niteler. Annesi ölünce (1887) arkadaşları, dadısı ve lalasıyla birlikte yaşayacağı ayrı bir eve çıktı. Hizmet Gaze-tesi’nde Muallim Naci’nin Tercümann Hakikat’teki Ukaz-ı Osmani (Osmanlı alanı) sütununa karşı Ukaz-ı Şübban (Gençler alanı) sütununu açarak Muallim Naci’yle yazılı tartışmalar başlattı. Annesinin kaybından duyduğu üzüntüleri Mezardan Sesler’de dile getirdi. Hizmet gazetesinde Bir ölünün Defteri yayınlanırken, İzmir’e Maarif Müdürü olarak atanan Menemen-lizade Tahir Bey iki kez sansürün reddettiği Sefile’nin basımı için izin verdi. İzmir Valisi de gazeteler için
“ihsan-ı şahane” (Padişah hediyesi) olarak yeni bir basımevi sağladı. Halit Ziya, Vergi Müdürü Emin Ali Bey’in kızı Memnune Hanım’la evlendi (1888).
Amcası Süleyman Bey’in gizli dernek kurma iddiasıyla sürgüne gönderilmesi, dedesinin, ilk çocuğunun ve sürgünden dönen amcasının ölümü Halit Ziya’ya kötü dört yıl geçirtti. İzmir’e uğrayan Recaizade Ekrem Bey’ in önerisi ve babasının da isteğiyle İstanbul’a döndü (1893) Tütün Rejisi’nde görev aldı. İkdam Gazetesi’nde küçük öyküler yayınlamaya başladı. Mehmet Rauf, Ahmet Rasim gibi yazarlarla dostluk kurdu. Servet-i Fünun Dergisi’ne katıldı (1896). Cihan Edebiyatı Tarihi yazma amacıyla başlattığı çalışmalardan Sanskrit Tarih-i Edebiyatının yayını sırasında koğuşturmaya uğradı. Suçsuzluğu anlaşıldıysa da bu projeden caydı. Servet-i Fünun’un 1901’de kapatılması üzerine 1908’e kadar yeni bir yapıt yayınlayamadı.
- Abdülhamid’in tahtan indirilmesinden sonra, Halit Ziya Reji’de hükümet temsilciliğine ve Darülfünun’da Garp Edebiyatı Tarihi kürsüsüne getirildi. NesM Ahir’i yazdı. 5. Mehmet Reşad’ın Mabeyn başkâtipliğine getirildi (1909) Maarif Nazırlığı görevini reddedince ayan azası erenköy escort olduysa da dedikodular yüzünden istifa etti. (Ayan Azalığı’ndan ilk istifadır). Dört yıl kadar sarayda çeşitli görevlerle uğraştı ve okuyup yazmaya zaman ayıramadı. İttihat ve Terakki iktidardan düşünce Darülfünun’a döndü. Yeniden gazete ve dergilerde yazılar yayınlamaya başladı, önerilen Bağdat Valiliği’ni reddetti.
Diplomatik görevlerle Bükreş’e, Fransa’ya (1913) ve tedavi için Viyana’ya gitti (1914). İnceleme için Almanya’ya gönderildi (1915). 1. Dünya Savaşı’nın son yıllarında oğlu Halil Vedat’la yeğenlerini eğitim için Almanya’ya götürdü. Türk-Alman Dostluk Cemiyeti’nin üyesi olarak Almanya’dan İsviçre’ye uzanan ve 14 ay süren bir gezi yaptı. Tütün İnhisarı Şirketi gibi özel şirketlerde yönetim kurullarında görev aldı. Cumhuriyettin sonra evine çekilerek Kırık Hayatlar gibi kitapları yazmak ve eski yazdıklarını göztepe escort yalınlaştırmakla uğraştı. Tiran Büyükelçisi oğlu Halil Vedat’ın 37 yaşında ölüşü onu dünyaya küstürdü. Evinden yalnızca 1942’de yapılan Elli Yıl Jübilesi ve Halk Partisi Roman Mükâfatı jüriliği için çıktı. Mezarı Bakırköy’ dedir.
Halit Ziya, roman, öykü, tiyatro, mensur şiir, anı, edebiyat tarihi gibi pek çok dalda yapıt vermiştir. Ancak yazdıklarının bir bölümünü jübilesinde “Ne olurdu elimin altında bir düğme olsaydı, ona basınca bunları mahvedebilseydim, yok olsalardı; içlerinden ancak birkaçını bıraksaydım” diyerek, yok saymıştır. Ünlü Mai ve Siyah romanı, dönemin aydınlarını, edebiyat çevresini, baskıları, özlemleri ve düş kırıklıklarını ustalıkla canlandırır. Aşk-ı Memnu (Yasak Aşk) İstanbul’da konaklarda, yalılarda yaşayan varlıklı ve topluma karşı sorumsuz bir çevrenin aile içi ilişkilerini konu edinir. Yasak bir aşk öyküsü içinde özellikle kadın kahramanların kişiliklerini derinleme, sine ele alır, çözümler.
Bağlı olduğu Edebiyat-ı Cedide’nin sanat görüşüne göre “süslü ve yapay bir sanat dili” oluşturmuşsa da bunun yanlışlığını anlayarak, kendince yalın bir dile dönmüş, daha önce yazdıklarını sadeleştirmiştir. Romanlarındaki kişilerin ruh durumlarını yansıtmakta halkalı escort başarılı olmuştur. Yoksul ve ezilmiş kişileri anlattığı öyküleriyle Batı türünde öykünün Türkiye’de yayılmasında rol oynamıştır. Yapıtları bugün de televizyon dizilerinde (Aşkı Memnu, Kırık Hayatlar, Ferhunde Kalfa) konu olmaktadır.
Başlıca Yapıtları: Roman: Ferdi ve Şürekâsı (1894), Mai ve Siyah (1897), Aşk-t Memnu (1900), Kırık Hayatlar (1924), Uzun Öykü: Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1888), Bu muydu (1894), Heyhat (1894) Öykü: Bir Yazın Tarihi (1900), Solgun Demet (1901), Sepette Bulunmuş (1920), Hepsinden Acı (1934), Onu Beklerken (1935), İzmir Hikâyeleri (1950), Oyunları: Kâbus (1918, oynanışı 1959), Anı: Kırk Yıl (1936), Saray ve Ötesi (1942), Acı Hikâye (1942), Denemeleri: Sanata Dair (1938).