
Hazerfen olarak ta tanınan Hezarfen Ahmet Çelebi 17 .yüzyılda Osmanlı topraklarında yaşamış olan müslüman Türk bilginidir.1609 yılında dünyaya gelmiş olan bilim adamının tanınmasında ve şöhretinde etkili olan çalışması yapay kanatlar ile uçabilmeyi başarmış olmasıdır. Farsça bir kekime olan Hezar bilen anlamını taşımakta olup çok şey bildiği kastıyla bu alime Hezarfen adı verilmiştir.Müslümanların çağa yön veren keşiflerinden olan bu ilk uçma deneyimi arkasından geliştirilerek nesiler boyu bilim adamlarına esinlenme nedeni olmuştur.
Müslüman Türk bilim adamlarından olan İsmail cevheri daha 10. yüzyılda bu konuda çalışmalara başlamış olan Ahmet Çelebi de bu çalışmalardan feyz almıştır .Birçok alim gibi Ahmet Çelebide doğayı inceleyerek Allah’ın mükemmel yaratışındaki ilmi gözlemlemeye çalışarak yapacakları çalışmalarda kendilerine yol gösterici bir araç olarak kullanmışlardır. Doğadaki kuşlar insanın uçabileceği konusunda fikir vermiştir. Okmeydanın’da denemelerde bulunan Hazerfen 1632 yılında rüzgarında etkisini kullanarak kendi tasarımı kuş kanatları ile kendini boşluğa bırakmıştır.
Hezarfen’ın bu uçuşu 3358 metre uzağa inmesiyle başarılı bir sonuç ile neticelenmiştir. Üsküdar daki Doğancılar iskelesine indiği bazı kaynaklarca aktarılmaktadır. Türk ve Dünya havacılı tarihinde önemli bir yere sahip olan Ahmet Çelebi ve uçuşu ile ilgili bilgi ve belgelere sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde görülebilmektedir.Bu eserde konu ile ilgili olarak “İptida Okmeydan’ın minberi üzere, rüzgar şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Badehu Sultan Murad Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nden temaşa ederken, Galata Kulesi’nin taa zirve-i belasından lodos rüzgarı ile uçarak, Üsküdar’da Doğancılar meydanına inmiştir. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: “Bu adam pek havf edilecek (korkulacak) bir ademdir. Her ne Murad ederse, elinden geliyor. Böyle kimselerin bekası caiz değil” demiştir. Hezarfen Ahmet Çelebi padişah 4. Murat tarafından Cezayire sürülmüş ve orada 1640 yılında vefat etmiştir.
Avrupa’da geniş yankı bulan bu olay sonrasında padişahın önce bir kese altın vermesi sonrasında sürgün ile cezalandırması tarih sayfalarında yerini almıştır