Nazım Hikmet Ran kimdir hayatı eserleri

Çağdaş Türk şiirinde toplumcu düşüncenin ve biçim yeniliklerinin öncüsüdür.Selanik’te doğdu, Moskova’da öldü.(15 Ocak 1902, Selanik, Yunanistan- 3 Haziran 1963, Moskova, Rusya)
Ressam Celile Hanım’la Matbuat Umum Müdürlüğü görevinde bulunmuş Hikmet Bey’in oğludur. Baba tarafından dedesi Selanik’te son Türk vali olarak görev yapan Mevlevi şair Mehmet Nâzım Paşa’dır. Anne tarafından büyük dedelerinden biri ise Les Turcs Anciens et Modernes (Eski ve Yeni Türkler) adlı yapıtın sahibi tarihçi Mustafa Ceia-lettin Paşa’dır. Mustafa Celalettin Paşa Polonya’ dan İstanbul’a gelerek Müslüman olmuş, Osmanlı Ordusu’ nda görev almış ve 1871’de Karadağ savaşında şehit düşmüştür.
Çocukluğu dedesi Mehmet Nâzım Paşa’nın yanında geçen Nâzım Hikmet Heybeliada Bahriye Okulu’nda öğrenim gördü. Hami-diye okul gemisinde stajyer güverte subayı olarak görev yaparken sağlık nedeniyle ordudan ayrıldı. İstanbul’un işgali üzerine Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Anadolu’ya geçti. Bolu’da öğretmen olarak görevlendirildi. Bir süre sonra öğrenimini tamamlamak üzere Moskova’ya gitti. Burada Fransızca öğretim yapan Doğu Emekçileri Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. Yurda döndükten sonra Sovyet ihtilalini beslemiş toplumcu düşünceleri savunan şiirleriyle büyük ün kazandı. Zaman zaman kovuşturmaya uğradı. Birkaç kez mahkûm oldu. Cumhuriyetin 5. ve 10. yıldönümlerinde aftan yararlandı. 1938’de “Orduyu ve donanmayı isyana tahrik” suçlamasıyla toplam 28 yıla mahkûm edildi. Bu sırada Atatürk’e yazdığı bir mektupta suçsuz olduğunu şöyle dile getirmişti: “Askeri isyana teşvik etmedim.
Senin eserin ve sana. aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirdim. Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim.
Bağışla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu “inkılap askerini isyana teşvik” damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır.
Başvurabileceğim en inkılâpçı baş serisin. Kemalizmden ve sendenadalet istiyorum.
Türk inkılabına ve senin başına ant içerim ki suçsuzum.”
Atatürk’ün ağır hastalığı yüzünden bu mektup eline ulaşamadı. Nâzım Hikmet hapislik yılları boyunca çalışmalarına ara vermedi; Memleketimden İnsan Manzaraları gelmek üzere Hapisaneden, Rubailer, Saat 21-22 Şiirleri gibi kitaplarını, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Menofis gibi yapıtlarını hazırladı. 1949 yılında şairin suçsuzluğu konusunda Vatan Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yalman’ın başlattığı af kampanyası yurt içinde ve yurt dışında büyük yankılar yarattı.
Bir ara açlık grevine başlayan Nâzım Hikmet 1950’de genel aftan yararlanarak özgürlüğüne kavuştu. Ancak yaşamının tehlikede olduğu korkusuyla Türkiye’den ayrılarak Moskova’ya gitti. Bu yüzden yurttaşlıktan çıkarıldı. Türkiye’de uzun yıllar yasaklanmış olan yapıtları 1965’ten itibaren yeniden basıldı.
İlk şiir kitabı 835 Satır ve onu izleyen Sesini Kaybeden Şehir, Gece Gelen Telgraf, Benerci Kendini Niçin Öldürdü gibi yapıtları savunduğu toplumcu görüş kadar biçim yenilikleriyle de dikkati çekmişti. Serbest vezinle yazılmış bu şiirler dizeleri kırıyor , söz öbeklerini hatta sözcükleri parçalıyor, dizeler birbirini merdiven basamakları biçiminde izliyor, yinelemelerden yararlanıyor, şaşırtıcı keskin uyaklar, iç uyaklar kullanıyordu. Kimi zaman söylev gibi yüksek sele geniş kitlelere ulaşmayı deniyordu; yer yer argoya, ses taklitlerine yer veriyordu.
Bu şiirlerde, “Trrrrumtrrrrum trrrrum! trak tiki tak makinalaşmak istiyorum Mutlaka buna bir çare bulacağım ve ben ancak bahtiyar olacağım karnıma bir türbin oturtup kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!” gibi dizeler tuhaf karşılanıyor; ancak yeni düşünceleri, yeni biçim florya escort ve anlatımı dolayısıyla kitapları büyük ilgi topluyordu. Şairin kendi sesiyle doldurduğu plaklarda yer alan Salkım-söğüt, Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri gibi şiirleri taşıdığı duyarlık dolayısıyla beğeniliyordu.
Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı onun sanatında bir dönüm noktası oldu. XV. yy. başındaki bir halk ayaklanmasını konu edinen bu yapıt, divan ve halk şiiri geleneklerinden yararlanarak Nâzım Hikmet’in şiirine içerik bakımından olduğu kadar biçim bakımından da ulusal kimliğini kazandırır.
Memleketimden İnsan Manzaraları adlı büyük destanı Türkiye tarihinin İkinci Meşrutiyet’ten İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar bir kesitini verir. Farklı toplumsal çevreleri, farklı kişilikleri bir araya getiren yapıtın bir bölümünü Kurtuluş Savaşı Destanı oluşturur. Bu destanda şair Büyük Taarruz başlangıcında Mustafa Kemal Paşa’ nın portresini şu dizeleriyle canlandırmıştır:
“O, saati sordu Paşalar: “Üç”, dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon ovasına
atlayacaktı.” Şiirini sürekli olarak yenileyen şair serbest veznin de halk şiirinin de, düzyazının fulya escort da bütün olanaklarından yararlanmış, toplumsal sorunlar yanında sevgiyi, yaşamı, ölümü, kederi, umudu, umutsuzluğu “insana özgü olan her şeyi” konu edinmiştir. Onun ülkesini, yurttaşlarını ve sorunlarını dile getirdiği bir şiiri şöyledir:
“DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha
açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ‘ ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim.”
Oyunlarında insan zaaflarını, toplum sorunlarını, toplumsal çelişkileri konu edinen Nâzım Hikmet bu türde başlıca Unutulan Adam, Kafatası, bir halk hikâyesini toplumcu görüşle yorumlayan Ferhat ile Şirin, ŞSCB’ye yönelik bir taşlama olan İvan İvanoviç var mıydı kadıköy escort yok muydu? gibi yapıtlarıyla tanınır. Yaşamına tanıklık eden, sanat görüşünü açıklayan mektupları Kemal Tahir’e Mahpusane’den Mektupları; Oğlum, Canım Evladım, Memed’im, Vâ-Nû’lara Mektuplar; Nazım ile Piraye gibi kitaplarda derlenmiştir