
Oruç ibadeti islamiyetin ilk yıllarında değil Medine döneminde farz kılınmıştır.
Oruç kelimesinin arapça karşılığı savm kelimesi olup kendini bir şeyden men etmek yada uzak durmak anlamına gelir.Peki uzak durulması gereken hususlar nelerdir?
Tan yeri ağarmasından güneşin batacağı vakte kadar yemek, içmek ve karı koca münasebetinden uzak durmak fakat bunları yaparken de bilinçli isteyerek bir gaye için nefsi dizginlemek olarak ifade edebiliriz. Yani gün boyu aç kalan biri ben zaten yemedim bari oruca niyet edeyim diyemez en başta oruca niyet etmesi gerekir.Birde orucun manevi boyutu vardır aruç uyuyarak, yalan söyleyerek, dedikodu yaparak,kırıcı konuşarak oruç tutamaz yani bu pis bir kap içinde güzel bir yemek yemek gibidir.Sadece midemiz değil kalbimiz de ramazanın dışında kalmamalıdır.Çünkü Efendimiz a.s.v da buyurduğu gibi bazı insanların tuttukları oruçtan yanlarına yalnızca açlıkları kalır.Bir hadisi şerifte buyrulduğu gibi ramazana erip de kendini affettiremeyene veyl olsun !
Kişi ramazan orucunu tutarken sahuru kaçırdıysa öğlen vakti girene kadar niyet etme mühleti vardır.Akşam ezanıyla beraber oruç bozulur.
Oruç tutmakla mükellef olmak şu şartlarda özetlenir.
*Müslüman olmak
*Akıl baliğ olmak
*Akıl sağlığı yerinde olmak
Oruç tutmaktan muaf olan kişilerde şu özellikler olabilir.
*Hasta olup oruç tutmakla sağlığına zarar gelebilecek kişiler
*Yolcu olanlar
*Gebelik
*Bebek emziren anne
*İkrah(zorlama hali)
Bu şartlara tabi anneler tutmadıkları günler için fidye vermeli tutabilecek imkanı elde ettiğinde de tutmadığı günleri tutmalıdır. Verdiği fidye borcunu tamamen üzerinden kaldırmaz.
Sağlık sorunu nedeniyle oruç tutamayan kişi tutmadığı gün kadar fidye vermeli sağlığına kavuşursa borçlarını tutmalıdır. Ancak sağlığında herhangi bir değişiklik olmazsa verdiği fidye kefaret sayılır.Yolcu olan kişi tutamadığı günleri daha sonra tutmakla mükelleftir.