Yunus Emre hayatı eserleri

Yaşamı konusunda yeterli bilgi yoktur. Anadolu’da doğduğu, Eskişehir’de öldüğü söylenir. Konya veya Eskişehir yöresinde yaşadığı sanılmakla birlikte, Anadolu’nun başka yerlerinde de mezar ya da makamı vardır. Aynı adı taşıyan başka şairlerin olduğu ve bütün şiirlerin birbirine karıştığı anlaşılınca bu konuda çalışmalar yapılmış ve Yunus Emre’ nin şiirleri ayırt edilmeye çalışılmıştır.
Yunus Emre’ nin yaşamı konusunda efsaneleşmiş öyküler anlatılır. Kimi söylencelere göre, Mevlana ile de görüşüp konuşmuştur. Hacı Bektaş – ı Veli’ nin dergâhına geldiği, buradan Taptuk Emre’ye gönderildiği, Taptuk Emre’ye kırk yıl hizmet ederek tekkeye odun taşıdığı ve sonunda ermişler katına, ulaştığı söylenir. Tekkeye sabırla odun taşımasının nedeni, Taptuk Emre’nin kızına âşık olmasındandır söylentisi de vardır. Çeşitli yörelerde değişik söylentiler olması, Yunus’un efsanevi bir kişilik olarak kabul edildiğini gösterir. Karaman’da, Bursa’da, Sarıköy’de,
Ünye’de, Aksaray’da (Konya), Erzurum’da ona ait olduğu ileri sürülen mezarlar vardır.
Yunus Emre’nin atalarının Karaman’da tekke kurdukları da bilinmektedir. Buna göre.Yunus’un cahil bir kişi olması da düşünülemez. Gelenek içinde yetişmiş olması gerekir. Barak Baba ve Taptuk Emre’nin tarikat zincirine bağlı bir derviş olduğu da bilinmektedir.
Şiirlerinde dünya görüşü yansır. Şiiriyle yaşamı iç içedir. Tasavvuf düşüncesi, Yunus’un şiirlerinde belirir. Kendini arıtmak, Tanrı’yı bulmak, “Enel hak” diyebilmek için izlediği çileli bir yoldur. Bu yolda birtakım aşamalardangeçmek gerekir.Bu aşamalar”dört kapı” olarak belirtilir. Bu kapılardan geçmeden sonuca varılmaz. Şeriat kapısı, tarikat kapısı, marifet kapısı, gerçek kapısı diye adlandırılan bu kapılar ayrıca küçük küçük kırkar kapıya ayrılır. Yunus Emre’nin bu kapılardan geçtiği anlaşılmaktadır.
Yunus Emre’nin İslami bilgilere sahip olduğu bazı şiirlerinden anlaşılmaktadır. Yalın ve anlaşılır şiirler yazması, Yunus’un yalnızca duygulara dayanan, doğaçlama, bilgi temeli olmayan şiirler söylediğini göstermez, özellikle Abdülbaki Gölpınarlı’nın yaptığı çalışma ve araştırmalardan Yunus’un birçok ayeti yorumladığı ve bunlardan şiirinde yararlandığı anlaşılmaktadır. Tasavvuf düşüncesine göre, bilim amaç değil, araçtır, mutlak varlıktan başka varlık yoktur, bütün var olanlar mutlak varlığın çeşitli görüntüleridir. İnsan da Tanrı’ya ulaşmak için kendinden kurtulmalı, yoklukta yok olmalıdır. Bilgi de kendini bilmekle olur. Yunus “ilim ilim bilmektir, ılım kendin bilmektir” der.
Çilecilik ve sevgi, Yunus’un törelidir. İnsanı dört öge ile candan oluşan bir varlık olarak gören Yunus bu dört öğeyi “ateş, hava, su, toprak” olarak belirtir. “Risalet – i Nushiyye” ‘iıIh kitabında bulunan destanlarda, çeşitli konulardaki düşüncelerini dile gatlrir. İnsana egemen olan duygular, İmi <(uyguların iyiliği ve kötülüğü, akıl yıllıyla bunlardan kurtulmanın yolları,insanlara nasıl davranmak gerektiği anlatılır.
Yunus Emre’nin şiirlerinin sevilmesi ve okunması, dilinin yalınlığından ve anlaşılırlığından kaynaklanır diyebiliriz. Tekke şiirinin kurucusu sayılan Yunus yüce insancıllığı ile herkes tarafından sevilmiştir. Halk zevkine ya-kınlığı.duygululuğu ve alçakgönüllülüğü ile gönülleri fethetmiştir. Şiirlerinde başka dillerden gelme sözcüklere rastlanır ama, deyişi Türkçe, halkın konuştuğu Türkçe’dir. Halk deyişlerini kullanır. Şiirlerinin ölçüsü ise, hece ölçüsüdür. Aruz ölçüsüyle yazdığı şiirleri de vardır.
Sevgi, ölüm, din, insan doğrudan doğruya tasavvufla ilgili konular Yunus’un şiirlerinin ana konularıdır. Şiirlerini “Divan” ve “Risalet – ön -Nushiyye” adlı yapıtlarında toplamıştır. Başka yapıtları olduğu söylenmekle birlikte, bunların varlığı şimdilik açıklık kazanamamıştır.